Günümüzde iyi yaşamanın ve başarının temelinde sadece zamanı değil, enerjinizi nasıl kullandığınız çok daha fazla önem kazanıyor!
Kişisel Gelişim Uzmanı ve Yaşam Koçu Mehmet Y. Özel, enerjimizi nerede, ne zaman ve nasıl kullanacağımız sorusuna yanıt verdi.
Her ne kadar “mutsuzum ve keyifliyim” benzeri çok ironik cümleleri kursalar da, insanların çoğu yine de elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Gitgide daha az uyuyor, hızlı yemeklere yöneliyorlar, daha çok kahve ve benzeri içecekler tüketiyorlar.
Hayatın, bilhassa da kurumların aşırı talepleri bu çalışanları daha sabırsız, tahammülsüz kılıyor ve tükenmiş olarak döndükleri evlerini mutluluk kaynağı olarak görmek yerine, tamamen dinlenme yeri olarak görüyorlar.
Artık günümüzde iyi yaşamanın ve başarının temelinde zamanın değil, enerjimizin nasıl kullanıldığı çok daha fazla önem kazanıyor. Mutluluk ve başarı dediğimiz o çok önemli göstergeler büyük bir oranda enerji miktarına bağlıdır. Enerjimizi nerede, ne zaman ve nasıl kullanacağımız konusu ise asıl farkı yaratır.
İyi yaşam nedir?
İyi yaşam dediğimiz şey, aslında enerjimizle hayatımız arasında hangi güçlü bağları kullandığımızı anlatır. İnsanların enerjilerini odaklamalarının dört farklı adımı mevcuttur:
- Yürekten adanma
- Bağlanma
- Kısmen bağlanma
- Kopma
Yürekten adanma dediğimiz şey, enerjimizi tutkuya, tutkumuzu da etki ve anlama dönüştürmenin gerçek adıdır. Bir şeyleri sevmek veya yapmak zorunda olmak değil de, severek hatta çok severek yani aşkla yapmaktır.
“Bildiğin gibi” cümlelerinin başrolde olduğu, alışılagelmiş bir yaşam, bireylerin ürettiklerinden çok daha fazla enerji tüketmelerine yol açar. Böyle olunca da, yaşam enerjimizin azalması yaşam gayemizin peşinden koşma hallerimizi engeller.
Gerek eğitimlerde gerekse de hayatın içinde, insanlara genel olarak baktığımda, kızdıklarında, gıpta ettiklerinde, sinirlendiklerinde farklı bir şey yapmak istediklerini görüyorum. Halbuki böyle bir değişimi, zamana ve kontrolsüz bir akışa bırakmaksızın, başlatmak bizi rutinin dışına daha kolay taşıyacaktır diye inanıyorum.
“her gün bir yerden göçmek ne iyi,
bulanmadan donmadan akmak ne hoş,
her gün bir yere konmak ne güzel,
bulanmadan donmadan akmak ne hoş,
dünle beraber gitti cancağızım,
şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım,
ne kadar söz varsa düne ait,
şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım..”
Evet, Mevlana’nın da söylediği gibi, günleri, ayları, yılları beklemeden, artık yeni bir şeyler söylemek, sadece söylemek de değil, biraz da eylemek lazım. Kaybetmeyi göze aldığımız anda bile ne kadar çok şey kazandığımızı, kazanacağımızı biraz anlayabilsek keşke. Dünü dünde, dünden öğrendiklerimizle, içten bir helalleşme ile korkmadan geride bırakabiliriz belki de böylece.
Enerjinizi nasıl kullanıyorsunuz?
Enerjinizi, kopma veya kısmen bağlanma düzeylerinde kullanmaya devam ettiğimiz sürece “bu benim hayatım” diyebilme şansımız çok azalıyor. Buna karşın, istediğimizin ve gerçekte yapabileceklerimizin güçlü bir enerjiyle peşinden gitmek, hayatımızı çok daha renkli hale getirebiliyor.
Özel hayatlara ve şirket kültürlerine baktığımda ise, korkuların yerine (zıttı olan) sevgimizi, inancımızı, farkımızı ortaya koymak bizi “hem gerçek hem enerjik” kılıyor. İyi yaşam dediğimiz şey, enerjimize eylem ve anlam katmakla somut bir karşılık buluyor.
İyi enerjiyi, güçlü bir adanmayla dengelediğimizde işte o zaman iyi yaşamaktan daha çok bahsedebiliyoruz. Yepyeni bir yıl daha yaklaşıyor, siz iyi yaşamak adına enerjinizi nereye odaklayacağınızı ne kadar çok planlıyorsunuz?
Hangi konu olursa olsun, adandıkça ve adandığınız içine aşk kattıkça, enerjinin ve yaşamın adı hiç geçmeden siz oluyorsunuz.